학술논문

Evre I-III Erkek Meme Kanseri Tedavi Paternleri ve Prognostik Faktörler-TROD Çok Merkezli Çalışması (TROD 06-013).
Document Type
Article
Source
Turkish Journal of Oncology / Türk Onkoloji Dergisi. 2023 Supplement, Vol. 38, p56-57. 2p.
Subject
Language
Turkish
ISSN
1300-7467
Abstract
Amaç: Çalışmada;Türkiye' de son 20 yıl içinde erkek meme kanseri (EMK) tanısı almış ve radyoterapi (RT) uygulanmış hastaların klinikopatolojik, demografik özellikleri ve tedavi paternleri retrospektif olarak incelendi. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 25 merkezden; Ocak 2000-Ocak 2021 tarihleri arasında EMK tanısı almış ve RT uygulanmış 207 hasta toplanmıştır. Dahil edilme kriterlerine uyan 187 hastanın verileri analiz edildi. Genel sağkalım (GS),hastalıksız sağkalım (HS) ve lokal yinelemesiz sağkalım (RFS) oranlarını belirlemek için Kaplan-Meier (Log-Rank) analizi kullanıldı. Histopatolojik veriler ve sağkalım arasındaki ilişkiyi ve prognostik faktörleri belirlemek için multivariate cox regresyon analizi kullanıldı. Bulgular: Tanıdaki median yaş 63 (30-87) ve median vücut kitle indeksi 27 (17-44)' idi. Hastaların 80.7 %'si 50 yaş üzeriydi. Hastaların 96 'sı (51. 4 %) grade II tümöre sahipti. Hastaların çoğunda östrojen (ER) ve progesteron reseptör (PR) pozitifliği mevcuttu (93.6 %; 83.4 %). 141 (75.4 %) olguda HER2 negatifliği belirlendi. Patolojik evre N0 olan hasta sayısı 67 iken (35.8 %); N2+N3 hasta sayısı 59 (31.6 %) idi. Hastaların 43.3 % ' si patolojik evre T3+T4' tü. Evre III hastalar ise tüm hasta sayısının yarısından fazlasını oluşturuyordu (54.5 %). Median tümör çapı 2. 6 cm' di. Median takip süresi 61 (3-268) ayken; GS, HS ve RFS süreleri sırasıyla 78.1 (5-270), 65.4 (2-270) ve 75 ay (2-270) olarak bulundu. Sağkalım analizlerinde; >50 yaşın hastalarda GS, HS ve RFS = 50 yaş hastalara göre anlamlı olarak daha kısa bulundu (p=0.03; p=0.03; p=0.03). Tümör çapının >5 cm olması, GS, HS ve RFS için negatif ilişkili bulundu (p=0.005; p=0.008; p=0.004). ER pozitif hastalarda, negatif hastalara göre GS anlamlı olarak uzun iken (p=0.000), HS ve RFS'ye istatistiksel olarak katkısı gösterilemedi. Patolojik evre T3+ T4 hastalarda GS; T1 ve T2 tümörlere göre daha kısa bulundu (p=0.009; p=0.003). HS ve RFS T1 ve T2 tümörlerde daha uzundu (p=0.004; p=0.004; p=0.007; p=0.004). T1 ve T2 grupları arasında ise anlamlı sağkalım farkı bulunamadı. Evre III hastalarda GS evre I ve II hastalara göre daha uzundu (p= 0.000). Ancak RT alanı ve RT planlama tekniğinin sağkalıma katkısını bulunamadı. Kısa GS ile ilişkili bağımsız risk faktörleri; >5 cm tümör (HR= 2.7; 95 % CI =1.3-5.5), >50 yaş (HR = 2.5; 95 % CI=1-6.4), patolojik lenf nodu evre N2+N3 (HR=1.7; 95 % CI =0.9-3.2), patolojik tümör evre T3+T4 (HR=2.6; 95 % CI =1.2-5.8), Evre III (HR=7.6; 95 % CI =1-56.2), meme başı invazyonu (HR= 1.7; 95 % CI =1-3), cilt invazyonu (HR= 1.8; 95 % CI =1-3.1) ve ER -'liği (HR = 1.4; 95 % CI =1-3.2) olarak bulundu. HS ve RFS için de bağımsız risk faktörleri benzerdi. ER durumu GS ile ilişkili bulunsa da; HS ve RFS'de bağımsız risk faktörü değildi. Adjuvan kemoterapi (KT) uygulanan hastalarda daha uzun GS, HS ve RFS görülse de multivariate analizleri sonrası bağımsız prediktör olarak belirlenemedi. Sonuç: Çalışmada;EMK'de en önemli prognostik faktörlerin tümör boyutu, lenf nodu durumu ve yaş olduğunu belirledik. Kadın meme kanserlerinde (KMK) önemi bilinen hormon reseptör durumu ve lenfovasküler invazyonun EMK'de prognostik önemi olmadığını belirledik. Ayrıca endokrin tedavinin de sağkalıma faydasını bulamadık. Tüm bu verilerin ışığında; EMK, KMK'den farklı bir hastalık olarak değerlendirilmelidir. Bu nedenle moleküler ve genetik profilleme, risk faktörleri ve yeni tedavi paternleri gibi birçok açıdan EMK' i anlamamızı sağlayacak araştırmalara ihtiyaç vardır. [ABSTRACT FROM AUTHOR]